Links to the old web pages of KKE

The international sites of KKE gradually move to a new page format. You can find the previous versions of the already upgraded pages (with all their content) following these links:

ASIM 2017’DE SOSYALİST EKİM DEVRİMİ’NİN 100. YILDÖNÜMÜNDE ULUSLARARASI İŞÇİ VE

KOMÜNİST PARTİLERİ’NİN TOPLANTISINDA KKE MERKEZ KOMİTESİ GENEL SEKRETERİ’NİN LENİNGRAD’DA YAPTIĞI KONUŞMA

Değerli yoldaşlar, Komünist ve İşçi Partileri’nin temsilcileri,

Bugün, Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nden tam 100 sonra, burada, Leningrad’da, Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin evsahipliğini üstlendiği toplantıda  bulunmak bizi çok duygulandırıyor.

Barbarlığın sonunun başlagıcını ve yeni bir toplumun doğuşunu getirerek insanlığın rotasını ve talihini değiştiren, dünya tarihindeçok önemli bir devrime liderlik etmiş bir kişinin onuruna;1991’de trajik hataların ve zayıflıklarının sonucunda kapitalist restorasyonla kesintiye uğramış olsa da, insanlığın yeni işçi devletinin, ilk sosyalist demokrasinin kurucusunun onuruna Petrograd’ı, Leningrad olarak adlandırmaya devam ediyoruz.

Dünyanın yeniden kızıl olacağına inancımız tamdır; yaşam ve yaratıcılığın kızılı ve kızıl bayrak Leningrad, Moskova, tüm Rusya ve eski Sovyet Birliği ülkelerinde, Avrupa, Asya, Amerika, Afrika, Okyanusya ve tüm dünyada yeniden yükselecektir.

KKE, kızıl bayrağın Kremlin’den indirildiği ilk gün, Rizospastis’in aracılığıyla şunu haykırmaya cesaret ettiği için özellikle gururlu hissediyor: ‘Yoldaşlar, bayrağı yükseltin! Umut halkların mücadelesindedir’.

 

 19 IMCWP

Yoldaşlar,

 

Tarihi araştırmanın, sınıfsal mücadelenin kendisi temel bir çıkarımı onaylıyor:

Belirli tarihsel bir bağlamda,yöneten sınıf, artık köhne bir sosyoekonomik  oluşumu temsil ediyor ve iktidar iddiası taşıyan sınıf yeni, daha üstün bir sosyoekonomik oluşumunun motor gücü oluyorsa, iktidar mücadelesi nesneldir.

 

Tarih kanıtlamıştır ki, sınıflı toplumlarda sınıf çatışması daima çok şiddetlidir. Çünkü iktidarın anlamı, özü ve mücadelesi zorbalıkve şiddet demektir. Radikal değişimler, iktidar karakteri bağlamında sadece devrimlerle gelir;her fazda yükselen sınıfınεερλyani, kitle hareketleriir çıkarımı onaylıyor: or: 'rad'liderliğinde, εερλyani, kitle hareketleriir çıkarımı onaylıyor: or: 'rad'öncü partisinin ve siyasi temsilcilerinin önderliğinde kitle hareketleri ile gerçekleşir. Tüm burjuva ve ardından proleter devrimlerinin karakteri buydu; burjuva devrimlerinden önce ise, radikal değişimler savaş, istila ve daha gelişkin üretim araçlarına sahip olan halk-kabilelerin savaş üstünlüğü ile gerçekleşmiştir.

 

Yeni toplumsal ilişkilerinin geliştirilmesi ve yaygınlaşmasında olduğu gibi, iktidar mücadelesi lineer bir çizgiye değil, pek çok zig-zag, sıçrama ve gerilemelere sahiptir.

 

Yoldaşlar,

 

Tüm yukaridakilerin bilincinde, Ekim Devrimi’nin bize verdiği en büyük dersi atlamamamız gerekiyor:

 

Yükselen güç, işçi sınıfı, devrimci hareketi ile toplumsal ilerlemenin meselesine eski, kapitalist üretim tarzından yeni, komünist üretim tarzı ile örgütlenme geçişineliderlik edebilir.

 

Ekim’de, Rusya’da, olan buydu. Çok kısa bir zaman içinde asırların gericiliğive kapitalizm öncesi kalıntılar silinip süpürüldü. Sovyet Rusya’sında ve ardından SSCB’de, kazanımlar, emperyalist müdahalelerin ve emperyalist merkezlerinin sürekli tehditleri ile, üretim baltalanırkenbaşarıldı.

 

Hiçbir şekilde bizi ikna edemezler; sosyalist Ekim devrimi zafere ulaşmasaydı, sosyalist toplumunun inşasına başlanmamış olsaydı Çarlık İmparatorluğu’nun sonsuz topraklarında nüfusun çizdiği rota, genel siyasi düzeyi bugünkü gibi olamazdı. Aynı şey Avrupa, Asya ve Amerika’nın diğer ülkeleri için de geçerlidir.

 

Sosyalizmin SSCB’deki kazanımları, sonraki yıkıma rağmen, bugün, kapitalizm koşullarındaki işçi sınıfının durumu ile karşılaştırılamaz. Benzer şekilde, 21., 20. ve hattâ 19. yy’ın kapitalizm seviyesini, 14. yy’da yeni yükselen kapitalist ilişkilerinin İtalya’nın şehir merkezlerine getirdikleri ile karşılaştıramayız.

 

Sosyalist yapılanma deneyimi, toplumun bütünüyle hızlı gelişmesine, toplumsal refah seviyesinin muazzam artışına işaret ediyor. Fakat, aynı deneyiminbugünün koşullarında, bilim, bilgi, çalışma becerileri ve verimlilik nesnel olarak bambaşka seviyelerde iken, nasıl olabileceğini gösteremiyor. Genel olarak burjuva sınıfının SSCB tarihine eleştirisi,henüz olgunlaşmamış komünist toplumunun ilk tarihsel adımlarının olduğunu gizlemektedir.

 

Yüksek dozda ‘bilimsellik kamuflajı’ verilen kasıtlı saptırmaların tuzağına kolay kolay düşmemek için genç nesillerin, özellikle ülkemizin gençlerinin, bunun farkında olması gerekiyor. Çünkü mutlaka, kapitalizme hizmet eden çok sayıda tarih araştırmacıları şunu bilir ki, tüm dünyada onyıllarca işçi hareketlerinin yükselişleri SSCB’nin kazanımlarına dayanak buldu.

 

Fakat, biz, komünistler biliriz ki, görevimiz, hareketimizin zafiyetlerini gizlemek değil, onlardan bir an önce kurtulmak için açıkça eleştirmektir. Bu nedenle, bu toplantılarımızda laf kalabalığına, sadece büyük söz ve tezahüratlara yer yoktur.  Toplantılar geçmişin değerlendirilmesinde katkı koyacak görüşlerin ortaya konmasına, geleceğe büyük sıçramayı yapabilmek için bugünü açıkça tanımlamaya odaklanmalıdır.

 

Bunun için Ekim’in bize sunduğu deneyim, sonsuz ve günceldir. Dünyanın tüm komünistleri dönüp oraya bakmalıyız ve elbette ardından tanımlanmış tarihsel çerçevelerde gerçekleşen diğer sosyalist devrim deneyimlerinin zenginliğinden de yararlanmalıyız.

 

Kapitalizme karşı sosyalizmin zaferi – komünizmin ilk aşaması olarak– tek gerçek devrimci sınıf, işçi sınıfınıntarihsel görevinin aşağıdaki temel yükümlülüklerinin sonuna kadar yerine getirmek olduğunu göstermiştir :

 

-          Sömürücüleri ve başlıca ekonomik ve siyasi temsilcilerini, sermaye sınıfını alaşağı etmek, dağıtmak; direnişlerini kırmak, sermayenin, ücretli köleliğin boyunduruğunu geri getirmelerini engellemek.

 

-          Sadece sanayi proletaryanın bir bölümünü ya da onun çoğunluğunu değil, sermaye ve tekeller tarafından ezilen tüm işçi kitlelerini öncü devrimci Komünist partinin safına çekmek. Sömürücülere karşı verilecek sert mücadele ve sınıf çatışmasının içinden onları aydınlatmak, örgütlemek, eğitmek.

 

-          Aynı zamanda orta sınıfın,küçük tarımcı, tüccar, ve zanaatkârlarının, bilimsel kriterlere dayanan hizmet çalışanlarının ve devlet memurlarının, yani tüm kapitalist ülkelerinin çok çeşitli kesimlerinin, burjuva sınıfı ile proletarya arasındaki kaçınılmaz salınımlarını yok etmek, eritmek.

 

-          Kapitalizme karşı büyük zafer için; değişimin devrimci, öncü partisi, Komünist Parti ile devrimci sınıf, işçi sınıfı ve tüm emekçi ve sömürülenler arasındaki ilişkiler doğru olmalıdır. Eğer gerçekten sınıfının öncüsü ise; sınıfsal, devrimci mücadelenin deneyimi ile eğitilmiş, çeliklenmiş ve adanmış komünistlerden oluşuyorsa; sınıf yaşantısına ve dolayısıyla tüm sömürülen emekçi kitlelerine bağlı ve bu sınıf ve kitleye güven aşıladıysa, o zaman böyle bir Parti kitlelere kapitalizm ve emperyalizme karşı en kararlı mücadelede öncülük edebilir.

 

-          Proletarya sadece böyle bir Parti’nin öncülüğünde devrimci bir atağı açığa çıkartabilir ve burjuva sınıfı tarafından yozlaşmış emekçi ‘aristokrasinin’ uzlaşmış, reformizm ve oportünizmsavunucularının direncini kırabilir. Kapitalizmin köleliğinden kurtulmuş emekçi ve halk kesimleri ancak devrimden doğan kendi yeni kurumları ile inisiyatif ve faaliyetlerini geliştirebilir, Sovyet Rusya’sında tarihsel olarak ilk defa örgütlenmiş işçi iktidarında olduğu gibi. Sadece o zaman, burjuva iktidarları tarafından esirgenen siyasi iktidara katılım gerçekleşebilir. İşçi sınıfı, aşağıdan yukarıya tüm iktidar organlarına katılarak kendi deneyimi ile sosyalizmi inşa etmeyi, yeni toplumsal bir özdisiplin yaratmayı ve tarihte ilk defa özgür insan, emekçilerden oluşan birlikleri oluşturmayıöğrenir; insanın insanı sömürmediği yeni toplumun birliklerini.

 

-          Siyasi iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesi ile sınıfsal mücadele bitmiyor. Tam tersi, Lenin’in kendisinin söylediği gibi sınıf mücadelesi ‘son derece geniş, keskin ve süreklidir’. Kendi deneyimimizle sabit olan şu değerlendirmeye dikkat etmeliyiz; tutarsızlıkları ve teorik ya da daha genel anlamda revizyonist, oportünist ve reformist güçleri ifşa etmeyiengelleyen ideolojik-politik zafiyetler, işçi iktidarının burjuva tarafından alaşağı edilmesinin riskini artırabilir. Geçmişte aynı güçlerin birçok defa karşı-devrimde kullanıldığı tarihsel olarak biliniyor.

 

-          Her ülkenin kendi Komünist Partisi’nindevrimci bir strateji benimsemesi ve bu çabanın uluslararası komünist hareketini kucaklaması zafere götüren yol için temel önkoşuldur. Bolşeviklerin bu yönde muazzam deneyimi, elbette tüm sosyalist devrimlerin deneyimi ve her ülkenin kendi devrimci hareketlerinin deneyimi ile beraber, yolumuzu aydınlatan fener gibi değerlendirilmelidir. Tabii, bu deneyimin neden özümsenmediğini ve devam etmediğini, devrim karakterinin neden başka, yanlış kriterlerle tanımlandığını derinlemesine düşünmeliyiz.

 

-          Toplamda,hem uluslararası anlamda hem bölgesel olarak, negatif güçler dengesinin hakim olduğu bir gerileme fazını yaşadığımızdan, her ülkenin işçi sınıfının gelecek olan devrimci dalgaya her gün, büyük ideolojik-politik çaba ve sınıfsal eylemlerle hazırlanması her Komünist Parti’nin görevidir.Çünkü yaşadığımız çağ, hâlâ kapitalizmden sosyalizme geçiş çağıdır. Kapitalizmi alaşağı etme dönemi Ekim 1917 ile açıldı; o zaman hat çizildi, sosyalist devrimlerin çağı başladı. Bu nedenle Lenin’in, başlangıcın gerçekleştiği ve hangi ülkenin proletaryası bunu tamamlayacağının bir önemi olmadığına dair sözleri hâlâ günceldir. Bu yüzden geri çekilmiyoruz, geri adım atmıyoruz. Bu yüzden inancımız tamdır, bu görevi yerine getirmeliyiz.

 

 

Yoldaşlar,

 

Ekim Devrimi’nin 100. yıldönümü Uluslararası Komünist Hareketi’ni derin bir parçalanmışlık içinde karşılıyor; bütününe baktığımızda, ayrı ayrı ülkelerde öncü liderliklerin ve parti örgütlerinin kuşkusuz çabasıyla olumlu adımlar atılsa da,

büyük zorluklar içinde, karışıklık içinde buluyor.

 

21.yy’da Uluslararası Komünist Hareketi’nin belirli sarsılmaz prensiplere dayandırılması gerekiyor:

 

  1. Kuramımız marksizm-leninizm ve proleter enternasyonalizmdir. Komünist Parti’nin rolü yeri değiştirilemez. Sosyalizm, tarihte olmadığı kadar güncel ve gereklidir. Sosyalizmin bu güncelliği ve gerekliliği, yaşadığımız çağın sosyalist devrim çağı olarak tanımlanması, dönemin güçler dengesinden bağımsızdır.

 

  1. Burjuva sınıfı, ilericiliğini 1917 devriminden önce kaybetmiştir. Gericiliğin, tekel kapitalizminin, emperyalizmin yani kapitalizmin son evresinin, çürümüşlüğün çağını yaşıyor. Ekim Devrimi’nin işaret ettiği gibi, burjuva demokrasisini savunmak ya da bazı ‘savaş yanlısı güçleri’ engellemek adına burjuva sınıfı ve çeşitli kesimleri ile herhangi bir işbirliğe-ittifaka yer yoktur. Burjuva sınıfı ve iktidarları tümüyle, işçi halk haklarını ve kazanımlarını baltalıyor ve eziyor, sözde ‘barış anlaşmalarıyla’ bile savaş hazırlıkları yapıyor. Anti-kapitalist, anti-tekelcisosyalizm mücadelesinin konsolide edilmesi için işçi sınıfının yoksul çiftçi ve küçük sanayici ile ittifak içinde olması gerekiyor.

 

 

  1. Reform ya da devrim, sorusuna devrim yanıtını veriyoruz. Çünkü burjuva iktidarının hiçbir organı insanlaştırılamaz. Geçmiş yüzyılın başından itibaren bugüne kadar sosyal-demokrasinin çizgisi başarızlığa uğramış, büyük zarar vermiş, devrimci komünist hareketini yenilgiye uğratmış, işçi kitlelerini sömürücü kapitalist düzenine sürüklemiş, mücadeleci, ilerici güçlerini toplumsal gelişmeyi silahsızlandırmak için kullanmıştır.

 

  1. Komünizmin ilk aşaması olarak sosyalizmin inşası, devrimci öncülüğün hangi yasalara uyması gerektiğine, ve karşı-devrimin kökünün bilinçli ve sistematik bir şekilde kurutulması için bunları çiğnememenin önemine işaret etmiştir. Özellikle, küçük ticari işletmelerini uzun vadede desteklemek, toplumsal üretimin ticari yollarla dağıtmak vekapitalist ilişkilerini açıklamak kaygısıyla, ‘pazar sosyalizmin’ teori ve pratiklerine gösterilen herhangi bir tolerans,sosyalizmin inşası ve perspektifi için yıkıcıdır. Bu üç durum, her biri ayrı ayrı ve tümü birlikte, merkezi planlamayı, üretimin toplumsal karakterini, üretim araçlarındaki mülkiyetinin toplumsal karakterini ve sonuç olarak işçi sınıfı iktidarını baltalıyor; karşı-devrimci güçlerin yeniden yapılanmasına, gelişmesine ve güçlenmesine yol açıyor. Böylece, komünizm zafer kazanmıyor, kapitalizm geri dönüyor, 1991 dönüm noktasında olduğu gibi.

 

 

  1. Bu gerilemenin şekil ve yöntemlerinin pek bir önemi yoktur. SCCB’de bu, aşamalı bir şekilde, oportünizme kayarak 1956’da başladı ve 1991’de SCCB ve SBKP’nin dağılması, burjuva parlamentarizmi ile ülkeyi yönetenyeni kapitalist güçlerin iktidara yükselişi ile şiddetli bir şekilde patladı. Başka yerlerde bu daha da aşamalı bir şekilde gerçekleşiyor; örneğin bir yandan, üretim ilişkilerinde açıkça kapitalist restorasyon ve konsolidasyon çizgisi benimsenirken, diğer yandanKomünistParti’nin iktidarı korunabiliyor. Her ne kadar bunun geçici bir çözüm taktiği olduğu gösteriliyor veya buna samimiyetle inanılıyorsa, henüz egemen olmamış olsa bile, kapitalist ilişkiler sonuçta işçi kitleleri ve halkı yeni bir karmaşa ve hayalkırıklığı dalgasına sürükleyerek hızlıca egemen oluyor. Bu çizgi bizim perspektifimizin sonunun başlangıcıdır. Tarihsel deneyimimiz, sosyalist toplumun inşa sürecinde ortaya çıkan sorunların, merkezi planlamanın doğasına içkin zafiyetler olarak yorumlandığına işaret ediyor. Çözüm ileriye bakarak, komünist üretim ilişkilerinin genişlemesinde ve güçlenmesinde değil; geriye bakarak,pazarın genişlemesinde arandı.

 

  1. Bugün 21.yy’da kapitalizmin son evresi olan emperyalizm tüm dünyaya hakimdir. Bazı sosyalist ilişkiler –eski sosyalist geçmişin kalıntıları olarak- dünyanın bazı ülkelerinde hâlâ mevcuttur. Fakat, bunlar 1917’de başlayan ve 20. yy’da çeşitli ülkere yayılan ilk sosyalist toplumu inşa etme çabasının ‘kuğunun ölmeden önceki son şarkısı’ gibidir. Son tahlilde görüyoruz ki, sosyalizm-komünizm gibi üstün bir toplumsal düzenin çerçevesinde, iki türlü, sömürücü kapitalist ve bunları ilga eden sosyalist üretim ilişkilerinin,aynı anda varoluşu uzun süremez. Ya biri, ya ötekisi üstün geliyor. Dünya görüşümüz ve tarihsel artık deneyimimiz bunların aynı anda varoluşunun yalnızca karşı-devrimin bir aracı olabileceğini ispat ediyor.

 

 

  1. Bu karmaşık koşullarda emperyalistlerarası çatışmalar giderek tırmanıyor. Pazar payları, enerji kaynaklarının kontrolü ve taşıma yolları, her ülkenin jeopolitik kontrol ve rolünün kendi bölgesinde ve genelinde artması büyük çatışmalara neden oluyor. Sadece yerel değil, bölgesel savaşlara dahil olma riskini artıran ve emperyalist bir savaş tehlikesi doğuran, eksenler ve karşı-eksenler yaratan yeni ittifaklar ve cepheler ortaya çıkıyor. Her durumda kesin olan yerel çatışmaların ve savaşların devam ediyor oluşudur; doğrudan askeri müdahale ya da diplomatik, siyasi, ekonomik vs savaşla daha çok sayıda bölgesel güç ve emperyalist merkezlerinbunlara bulaşmasıdır.

 

  1. Bu çatışmada Uluslararası Komünist Hareketi ve her KP kararsız kalamaz. Her ülke ve kıta uluslararası anlamda kendi mücadele çizgisini şekillendirmelidir; ekonomik krizleri, yoksulluğu, işsizliği, savaş ya da halkların alnına silah tutarak ‘barışı’ getiren emperyalist barbarlığı alaşağı eden bir çizgi. Bu, ancak tarihsel deneyimi araştırarak, geçmiş onyıllarda toplumun devrimci güçlerini daha büyük kararsızlıklara ve silahsızlanmaya götüren yanlış pozisyonları reddederek gerçekleşebilir.  Her KP’nin, ülkesini, halkınıemperyalist savaşmüdahalelerinden koparacak; her ülkenin egemenlik haklarını savunacak; bir burjuva sınıfının bir başka burjuva sınıfına saldırısını etkisiz kılacak; aynı zamanda yerli burjuva sınıfı ile kopma noktasına getirecek; halka refah ve gerçek barış çözümü getirecek; ulusal çıkarlar adınatekrar yeni kriz, müdahale ve savaşlar hazırlıkları yapan eski durumu geri getirmeyecek bir çizgi benimsemesi gerekiyor.

 

Aynı zamanda, halkın mücadelesini kolaylaştıracak ve yükseltecek, devrimci durum koşullarında ayaklanmışişçi halk güçlerini kapitalist iktidarını devirerek zafere götürecek uygun sloganlarının çalışılması ve bunların yaygınlaşması gerekiyor.

 

  1. Böyle bir dinamik, bir vaha gibi, sadece tek bir ülkede ortaya çıkamaz. Neler yapabileceğimize dair bugün meydanlarda, mitinglerde, grev eylemlerinde, kent ve köylerde, fabrikalarda, iş yerlerinde, okul ve üniversitelerde, dünyanın tüm ülkelerinde birçok tartışma gerçekleşiyor; burjuva ile oportünist güçler her yerde aynı ikilemi dile getiriryor: ‘Tek başımıza nasıl yapacağız? Gerçekçi değil’!

 

Yalnızca komünist hareketi veEkim Devrimi’nin ülkülerine, mücadelesine, maksizm-leninizm’e inanan komünistler onları susturabilir, yenilgiyi ve kaderciliği reddedebilir.

 

 

  1. Ulusal yalnızcılık ve emperyalist kozmopolitlik karşısında silahımız proleter enternasyonalizmdir; ortak mücadelemiz, sınıfsal ve yoldaşça dayanışmamızdır.Büyük Ekim Devrimi ile başlayan proleter enternasyonalizm, 100. yıldönümüne büyük bir mesaj veriyor. Bütün halklardevrime ve o zaman genç sovyet iktidarına yönelik enternasyomalizmi pratik olarak da ifade etmeseydi, zafer belki mümkün kılınamazdı. 

 

Bu çok değerli bir ders ve çıkarımdır.

 

Yoldaşlar,

 

KKE, diğer Komünist Partileri gibi, Sosyalist Ekim Devrimi’nin etkisiyle doğdu ve gelişti. 2018 yılında, kahramanca yaşam ve eylemlerinin 100. yılını tamamlayacak. Uluslararası görevlerine dikkatini yoğunlaştırıyor ve bilindiği gibi, bir sonraki Uluslararası İşçi ve Komünist Partileri’nin Toplantısını, 2018’de, Uluslararası Toplantılarımız başladığı yerde, Atina’da ağırlamak istiyor.

 

Yoldaşlar,

 

Sosyalizm-komünizmin bayrağını yukarı yükseltin! 

 

Marksizm-leninizmin bayrağını yukarı yükseltin!

 

Bütün ülkelerin proletaryası, birleşin!